Sevdadır İstanbul… Özlemi bitmek bilmeyen, gurbetin sancısını ta gönlün derinlerine düşüren bir sevdadır. Bölüşülünce sevdası çoğalır bu şehrin…
Yedi tepeden önce kendi içine bakmaktır İstanbul…
Tarihin asaletini ve ihtişamını yükselen minareleriyle gök kubbeye haykıran, gönüllere olduğu kadar gözlere de mutluluk ışıltıları yaktıran, saflarında cem olan müminleriyle, herkesin kalbinde bir başka resmettiği güzeller güzelidir İstanbul. Hele de 7 tepeyi süsleyen o kandilleri…
Şehrin kandillerinden önce ruh aydınlanır, ateş alır kandillerinden yedi tepeyi… Bir fetih sevinci sarar önce bedeninizi sonra fethin müjdesi ile çağlar açılır kapanır önünüzden…
Gök kubbeye haykırır gibi durur şehrin minareleri… Saflarında cem olan âşıklar fecr vakitlerinde kıyama durmanın zevkinde, gönüllerde sevdanın çerağını yakmanın hevesindedir. Yedi tepesinde secdeye varmak ve kulluğu hatırlamak için önce kendi ruhunda yolculuğa çıkarsın. Sonra yükselir ruhun yedi tepeyle birlikte semaya… O semadan seni güvercin ve martıların âminleri karşılar.
Yedi tepesinden yükselen nur en kutlu senayı değdirir beş vakit İstanbul’un semalarına… Her tepesinde asaletinden bugün dahi bir şey kaybetmeyen camiler selama durmaktadır.
İstanbul sevdadır. Ve sevdasından cesaretle yedi tepesine kurulmaya ve semalarına salıncaklar kurmaya her daim davetli olduğumuz bu şehre ahde vefa zamanı şimdi… Camilerinde cem olmak ve arşa uzanan yakarışlarla semti yeniden selamlayabilmek ümidiyle…